26 Ocak 2025 Pazar gecesi Miraç Kandili. Miraç Kandili'mizin rahmet tomurcuklarına vesile olmasını yüce Rahman'dan dileriz. Kutlu olsun.
MİRAÇ NEDİR?
Miraç, yücelere olan Nebevi yolculuğun adıdır. Miraç, peygamberliğinin 10. yılında, Hz. Muhammed'in en zorlandığı döneme denk gelmiştir. Zira Miraç yolculuğundan önce Hz. Peygamber'in eşi Hz. Hatice ve amcası Ebu Talib hayatlarını kaybettiler.
Hz. Peygamber davetini ötelere taşımak için Taif iline yolculuk yaptı. Ama orada anlayış ve yumuşak kalpler bulamadı. Bilakis kahır ve nefret haykıran simalar gördü. Taşlandı. Kalbi kırık bir şekilde Mekke'ye döndü.
GEL EY SEVGİLİ
İşte tam bugünlerdi. Bir gece Efendimiz, Mekke'deyken Cebrail geldi ve semanın ötelerine manevi bir yolculuğa çıkarılacağını haber verdi. Miraç denen yükseliş böyle başladı. Efendimiz, Cebrail'le beraber önce Kudüs'e gitti. Orada peygamberlerin ruhaniyetiyle buluştu. Daha sonra da semaya -manevi derecelere- yükseldiler.
Miraç bir davetti. Allah (CC) kulu ve elçisi olan Hz. Resulullah'ı davet etti ve orada O'na görmesi gerekenleri gösterdi. Cennet ve cehennemde olacaklara ait numuneler gösterildi. Melekleri temaşa etti. Nihayet beşeri yolculuğun son sınırı olan "Sidre" denilen yere geldi. Orada kaderi yazan kalemlerin sesinin "cızırtısını" duydu. Sonra manevi kabulün gerçekleşeceği yere davet edildi.
Vahiy meleği bile olsa Cebrail'e de oraya çıkış izni verilmemişti. Efendimiz oraya kabul edildi. Orada kendisine vasıtasız -melek olmadan- vahyedildi. Beş vakit namaz orada emredildi. İsra Suresi'nin başı ve Necm Suresi'nin bazı ayetleri bu hâle işaret eder. Sahih hadisler ise detayı verir.
Kısacası kalbi daralmış bir yüce Peygamber'e teselli ve güç verildi. Efendimiz oradan döndü ve gerekenleri Mekkeliler ve Müslümanlarla paylaştı. İşte bu yolculuğun Mekke- Kudüs arasına İsra, Kudüs'ten göğe yükselme mertebesine de Miraç denir.
MİRAÇ'TAN BİZE MESAJ VAR
Elbette ki tarihin seyrini değiştiren bu büyük hadisenin biz Müslümanlara verdiği mesajlar vardır:
Şartlar ne olursa olsun yeise (ümitsizliğe) müsaade yoktur. Hz. Peygamber en zor şartlara rağmen umutsuzluğa kapılmadı. Bilakis sesini yükseltti.
Hz. İdris yüce makama yükseltildi (Meryem / 56-57). Hz. İsa yücelere kaldırıldı (Nisa / 158). Hz. Muhammed (SAV) ise en büyük kabulle karşılandı. Sidretü'l münteha denilen yere yükseldi. Sayıları 120 bine ulaşan diğer peygamberler içinde de değişik ikramlarla teyit edilenler olmuştur. Ama hiçbir peygambere böyle bir rütbe nasip olmamıştır. Bunun kıymetini bilmeliyiz.
Miraçta emredilen beş vakit namazı ihmal etmemeliyiz.
En daraldığınız yerde Allah sizi feraha çıkarır.
Kâbe ne kadar bizimse Kudüs de o kadar bize aittir. Zira Müslümanların ilk kıblesi Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dır.
Kudüs; Kudüs'ü fetheden Hz. Ömer'den başlayarak Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'ye kadar İslam'la beraber anıldığı her dönemde onurun, beraberliğin, sulhün, merhametin, bütün dinlerin kendini ifade ettiği bir İslami barışın merkezi olmuştur.
Müslüman'ın namaz için her tekbiri bir miraçtır. Namaz bizim miracımızdır. Zira namaz Rahman ile bir sohbettir.
Miracın Peygamber'ine, Hz. Muhammed (SAV) Efendimize bağlılığımız, muhabbetimiz, inancımız, günden güne, kat kat çoğalmalıdır. Hayatının bütün ayrıntısını bildiğimiz Efendimiz bize bir ışık, nur ve aynadır.
NOT: Pazar gecesi Kandil Özel programında ATV'de
olacağım efendim. Sizleri ekrana beklerim.
***
PEYGAMBERİMİZ AFETİ TANIMLADI
Sevgili
Peygamberimiz şöyle anlattı:
Zarafetin afeti aşırı böbürlenmektir.
Cesaretin afeti zulmettir.
Müsamahakârlığın afeti başa kakmaktır.
Güzelliğin afeti kibirdir.
İbadetin afeti usanmaktır.
Konuşmanın afeti yalan söylemektir.
İlmin afeti unutmaktır.
Yumuşaklığın afeti akılsızlıktır.
Asaletin afeti övünmektir.
Cömertliğin afeti israftır.
Dinin afeti nefsin heva ve arzularına kapılmaktır.
HZ. ÖMER'İ DEHŞETE DÜŞÜREN SIRT
İlk dönemin mazlumlarından biridir Habbab. Müslüman olduğu için günlerce işkence gördü. Köle olarak satıldı. İslam'a girmenin bedelini ağır ödedi. Bir gündü. Hz. Habbab sırtına su döküyordu. Hz. Ömer'in oradan geçerken Habbab'ın sırtına gözü takıldı. Sırtı delik deşikti, derin çukurlar vardı. Parmak girecek kadar derin. Nihayet yıkanması bitince Hz. Ömer yaklaşıp Hz. Habbab'a, "Nedir bu sırtının hali? Bu yaralar nereden kaldı?" dedi. Hz. Habbab biraz da mahcubiyet içinde şunları söyledi: "Keşke görmeseydin. O yaralar ben ve bunu açanlar arasında kalsaydı. Bir de Rabbim bilir zaten. Ey müminlerin emiri; köleydim, Müslüman oldum. Sahibem Ümmü Enmar ve arkadaşları beni dövüp hırpaladılar. Ben dönmeyince de ateşte kızdırılmış demirle sırtımda delikler açtılar. Sırtımdan akan kan ve irin bu demirleri söndürüyordu. Bu günlerce böyle devam etti. İşte gördüğün bu yaralar o günden kalmadır. İnşallah ahirette Rabbim benim bu çilemi mükâfatlandırır. O'nun rızası için açıldı bu yaralar. O'nun için katlandım."
MİRAÇ SADECE RUHEN Mİ
GERÇEKLEŞMİŞTİR?
Miraç (göğe çıkış), beden ve ruh beraberliğinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle İsra bölümünü anlatan ayetler (İsra Suresi) Mekke'den Kudüs'e, gece yolculuğuna götürülen Peygamber'den bahsederken "abd-kul" söylemini kullanır. Bu kelime ruhu ve bedeni ile insanı temsil eder. Müşriklerin itirazına bakacak olursak, itirazın fiziksel Miraç'a olduğunu görürüz. Eğer Miraç sadece ruhen veya rüyada olsaydı bu kadar itiraza gerek kalmazdı. İşin olağanüstülüğü ve mucize oluşu da fiziksel yükselişten dolayıdır.
Peygamberimizin adı her
anıldığında "salat ve selam" getirmeli miyiz?
Sevgili Peygamberimizin adı anıldığında salat ve selam getirmek (sallallahu aleyhi ve sellem) dini bir görevdir. Kur'an ayetinde açıkça emredilmiştir. Peygamberimiz, adı anıldığında salat ve selam getirmeyeni "cimriler" olarak nitelendirmiştir. Çünkü "salat ve selam" hem bir saygı ifadesi, hem bir dua hem de Müslümanların umumi (genel) bağışı için bir temennidir.
Dünyada başımıza kötülükler
ve iyilikler geliyor. Bundan ne ders almalıyız?
Her iyilik ve kötülük birer denenme aracıdır. Hayatımızın her döneminde bu olaylardan pozitif ve pratik değerlendirmeler çıkarmalıyız. Ayrıca iyilikler, ikramlar, sağlık, güzellik gibi olaylar yüce Allah'ın "Cemal" vasfının tecellileridir. Bunlara karşı şükretmek gerekir. Bu nimetlere ulaşıldığında, şımarmadan, haddi aşmadan, edeple hakkını vermek lazımdır. Hastalıklar, belalar, sıkıntılar, ölüm gibi olaylar da yüce Allah'ın "Celal" sıfatının yansımasıdır. Buralardan da yine edeple, sabırla, tevekkülle ve rızayla çıkmaya çalışmak lazımdır.
BİR AYET
"Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." (İsra/1)
HÜZÜNLÜYÜZ
Bolu Kartalkaya'da yaşanan ve hepimizi derinden sarsan yangında ahirete intikal etmiş olan tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabr-ı cemil diliyorum. Rabbim bu gibi afetlerden hepimizi korusun, muhafaza etsin.