Ayet 'Ey iman edenler!' diye başlıyor. Sonra da 'Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba, önceki kitaba iman edin' (Nisa, 136) diye devam ediyor.
Medine'de inen bu sure iman edenleri, Allah'ın bildirdiklerine tam bir imanla imana davet ediyor.
İnsanlar bir an iman ediyor sonra 'kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır' (Bakara, 74) ayetinde denildiği gibi katılaşıyor. Sağırlaşıyor. Hz. Nuh kavminin içinde 950 (dokuz yüz elli) yıl tebliğ etti. İman edenleri bir gemiye sığacak kadar azdı. Kendi öz oğlunu dahi kurtaramadı. Oğlu inkâr edenlerle tufanda boğuldu!
İman edenlerin kendilerini silkeleme dönemine girdik. Bizim iflahımızı kesen veya kesecek maddi - manevi saplantılarımız, akidemizin önüne geçti. Allah'ın istediği gibi değil, bizim O'ndan anlamak istediğimiz gibi iman ettik. Amelin azını, kazancın çoğunu sever olduk. Zenginleştikçe, alttakini görmez olduk. Her uzanan eli, sahtekâr zanneder olduk. Muhtacın iniltisine başka kapıyı gösterdik. Bu hal bizim yararımıza değil, zararımıza.
Derme çatma evinde naylon perdeyle mutfak kuran teyzeyi, 75 yaşında hâlâ sırtında yük indiren hamal amcayı göremiyorsak ey himmet ehli, himmet de, nimet de kursağımızda kalır. Mezaristan uzaktan gül ve çiçeklerle bir gülistana benzese de altında pişmanlık duyan, amelinin ağırlığıyla nedamet gözyaşı döken milyonları barındırıyor.
Kalpleriniz ürpersin, emeli azaltın
'İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?' (Hadid, 16) Ayet böyle başlıyor ve eski ümmetlerle karşılaştırılıyor 'Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı.' (Hadid, 16)
Biz yer yer eski ümmetlerin hastalıklarına yakalandık. Tulu'l emel hastalığına. Tükenmez arzular, doyurulmaz iştahlar, sonsuz beklentiler.
İnsanlara yakınlaşın
Kapınıza, büronuza, evinize gelene onlardan hiçbir talep olmadan yanaşın. Onlara yardım edin. Hele, özellikle de düşkün ve mazlum olanına olabildiğince mütevazı olun. Allah için halka yardım edene Allah yardım eder. Düşeni kaldıranı Allah kaldırır. Rahman sizden, size daha merhametlidir.
Kibir bizi helak eder
Müslüman'ın en büyük zafiyeti kibirdir. Dünya bize güldü mü, insanlara gülmeyi unutuyoruz. İnsanları küçük görüyoruz. Kendimizi aşılamaz dağ gibi görüyoruz. Sonra Allah cezayı verince de, 'Bu tokat nereden geldi' diyoruz.
İmkânlar bir gün geçecek
Dünya, gençlik, zenginlik, ömür, makam hepsi aldatıcı birer sahte resim gibidir. Görüntüsü kandırır. Ama bir gün hepsi gidecek. Övünç değil, hasret sebebi olacak. Peki nedir bizim bu bitmez açgözlülüğümüz.
Hayatının sonuna gelmeden sona yanaş
Tevbeye, riyazata, zikre zaman ayırmıyorsun. Teheccüdün yok. İmkânların çoğalınca namaza da eskisi gibi eğilmiyorsun. Belki uzun süredir Allah için gözlerin yaşarmamıştır. Yeter artık biraz da nefsimi ıslah edeyim dediğin hiç yok. Biraz daha hadi biraz daha.
*** Medine'nin orta döneminde inen bir ayettir; ey iman edenler iman edin (Nisa, 136) ayeti. Efendimiz'in (s.a.v.) üzerinden 1385 yıl geçti. O'nun 63 senelik hayatının ortasında bu ayet iniyor. Bu ayet bugün de tazeliğini aynı çarpıcı mesajıyla koruyor. Bu ayet bize şunları söylüyor aslında:
Amelinizi tartın. Günahlarınızı teraziye koyun. Dostlarınızı gözden geçirin. Menfaatçilere fırsat vermeyin. Dünyevi makamların geçici olduğunu sık sık hatırlatır. Dünyevi makamlara tutku ötesinde yapışandan hayır gelmeyeceğini unutmayın. Ticaretinizi helal üzerine kurun. Allah'a inanıyorsanız ve Resulüne bağlı iseniz gam ve kedere gerek yok. Din için gayret ederken Allah'a minnet etmiyorsunuz, dinin size ihtiyacı yok. Siz, dine hizmetle kendinizi kurtarıyor ve ahiretinizi temizliyorsunuz.
Şerden ve şer insanlardan uzak durun. Öğütleri sizi, sizin kadar seven bir Müslüman'ın hasbıhali gibi kabul ediniz.