Dünya hayatına sadece sefa ve zevk için gelmediler. Varlık gerekçeleri, Yüce Yaratıcının farkında olmaları, O'nu bilmeleri ve iman etmeleridir. Onur ve şereflerinin korunması hakları vardır. Biri diğerinden farklı olabilir ama üstün değildir. İmtiyaz sahibi değildir. Biri diğerinin hizmetkârı ve kölesi hiç değildir.
Bütün bunlar doğru ve güzel tespitler. Ama gerçek hayatta bu ölçüler geçerlilik arz ediyor mu? Büyük bir oranda uygulama maalesef böyle değildir
Ülkemizde yaşayan, her yaştan kadından yıllardır sıkıntılarını aktaran telefon ve şikâyet mail'leri alıyorum. Kadınlarımızın şikâyet ettikleri sıkıntıların bir kısmını şöyle sıralayabilirim:
Kadınlar dövülüyor: Birçok kadın ya dövülüyor veya şiddete maruz kalıyor. Bunun temelinde erkeğin kadını kendinden daha aşağıda ve eksik olarak görmesi anlayışı yatıyor. Erkek kadının kendisine hizmet için yaratıldığını zannediyor. Onun için de isteğini elde edemeyince işi zorbalığa döküyor. Kadının dövülmesi, onun onurunu zedeler. O'nu hayattan koparır. Kendisine saygısını yitirtir. Kocasına karşı da sevgi ve saygısını kaybeder. İslam kadının dövülmesini ahlaki erdemlilikle bağdaştırmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) eşini dövenleri: “Gündüz döversiniz, akşam da utanmadan yanına yatağına girersiniz” diyerek kınamıştır. Toplumumuzda bırakınız dövülmeyi, başı kesilerek, işkence edilerek öldürülmüş o kadar ürpertici hadise var ki, ne yazık ki artık bu tür cinayetler 'vaka-yı adiye'den -sıradan olay- sayılmaya başlandı.
Kadınlara ailesiyle görüşme yasağı konuluyor: Kadınlarımızı en çok yaralayan hususlardan birisi de, eşinin ailesiyle yaşadığı bazı maddi veya manevi anlaşmazlıkları bahane ederek eşinin, ailesiyle görüşmesine sınır ve yasak koymasıdır. Erkek, karısının babasına veya ağabeyine kızıyor ve karısına onlarla görüşmeyeceksin, gitmeyeceksin diyor. Bu, zulümdür. Haksızlıktır. Sıla-i rahim denilen aile birliğini zedelemektir. Erkek, hanımını babasından, annesinden, ailesinden koparamaz. Koparırsa zalim olarak adlandırılır. Ben, yirmi yıldan beri babasıyla görüşemeyen kadınlar biliyorum. Ufak bir gerekçeden dolayı kocası onu baba ve annesinden koparmıştır. Bu noktada şu soruyu somak istiyorum erkeğe: Birisi sizden babanız ve annenizle görüşmemenizi isterse siz ne yapardınız?
Kadınlar kız doğuruyor diye horlanıyor: Öncelikle şunu belirtelim, kız doğurmak bir horlanma sebebi değildir. Evlat evlattır ve hangisinin hayırlı olduğunu Allah bilir. Bazen on erkek çocuğu, bir tek kız çocuğu kadar baba ve anneye hayırlı olamıyor. Bunun örnekleri o kadar çok ki...
Anne rahmine girmiş her canlının yaşama hakkı vardır. Bunu hor göremeyiz, kısıtlayamayız. Kimin ne doğuracağının kararını kadın vermiyor. Allah veriyor. Kız doğuruyorsun diye kınama aslında Yüce Allah'a kınamadır. Bilimsel açıdan da cinsiyetin oluşumunda kadının tek belirleyici olduğunu söylemek mümkün mü?
Kadınların ibadetine engel olunuyor: Bu belki de fark edilmeyen sıkıntılardan birisidir. Ama birçok kadın bundan ötürü şikâyetçidir. Koca hanımının ibadetine sınır koyabileceğini zannediyor. Ona göre eşi namaz kılacaksa, arkadaş sohbetine katılacaksa mutlaka kendi rızası gerekmektedir. Hiç kimse diğerinin farz ibadetine engel olamaz. Sınır koyamaz. Dinin emrettiğini yasaklama, örtülü bir nefsi ilahlaştırma gayesi gütmektedir ki bunun ne kadar sıkıntılı olduğu açıktır.
Kadının ailesine hakaret ediliyor: En ufak bir anlaşmazlıkta kadının ailesi küfürden her türlü nasibini alabiliyor. Küfür ve hakaret, hem çirkin bir söz ve hem de kul hakkıdır. Karısının baba ve annesine küfreden, kendi baba ve annesine hakaret yolunu açmış oluyor.
Kadınlar küçümseniyor: Kadının her konuda küçümsenmesi, horlanması, söz hakkının tanınmaması, görüşüne itibar olunmaması kadınların en çok şikâyet ettikleri konuların başında geliyor. 'Kadınlara danış ama tersini yap' şeklinde kullanılagelen yanlış bir kanı vardır. Halbuki Hz. Peygamber (s.a.v.) yanılgı ihtimali olmayan ilahi vahye muhatap olmasına rağmen birçok konuda hanımlarının görüşüne göre tavır değiştirmiştir.
Kız çocuğu evlendirildiğinde, erkek çocuğuna kız istendiğinde çoğu kez anneler dışlanıyor. Onların görüşü alınmıyor. Kadınlar yok sayılabiliyor. Aslında hanımını küçümseyen kendini de küçümsemiş oluyor.
Kadınlar mirastan alıkonuluyor: Baba veya annesi evlenmiş kızını ya damadına kızdığı ya kızına kırgın olduğu veya oğlunu çok sevdiği için mirastan mahrum edebiliyor. Onlara göre kız evlenince, artık ele ait oluyor. Bu anlayış dinen kabul edilemez. Kızlar için konulan bir pay vardır ve kız çocukları bu haklarını alma yetkisine sahiptirler. Kızınızı sevmeseniz de, ondan razı olmasanız da, miras hakkını elinden alamazsınız.
Kadınlar tacize muhatap oluyorlar: Kadınların bir kısmı iş talebinde bulunduğunda karşıdakinin tacizine muhatap oluyor. Eşini kaybettiğinde veya boşadığında 'cinsel obje olarak' görülmeye başlanıyor. Kadın çoğu kez, rezalet olmasın, adı kötü anılmasın diye de uğradığı saldırıyı gizlemek zorunda kalıyor. Çünkü uğradığı tacizi anlattığında, horlanan o oluyor, erkek ise aradan sıyrılabiliyor.
Kadınlar ağır işlerde çalıştırılıyor: Kocası kahvehanede okey oynarken, bir kadının tarlada çapa yapmasını, kavurucu sıcak altında tarlada çalışmasını ben hiçbir zaman kabul edememişimdir. Düşünebiliyor musunuz, köy yerinde ihtiyar kadın çalıları sırtına yüklenmiş, kan ter içinde inleyerek dağdan köye iniyor, kocası ise köy meydanında nargile çekiyor. Kusura bakmayın ama bunun adı köleliktir.
Bir insan ve bir mümin olarak ben bunu kabul etmiyorum...
SORALIM ÖĞRENELİM
- İşyerinde namaz kılmak için işverenin izin vermesi şart mı? / (Cemile Şan/Kırklareli)
Bir işyerinin disiplin ve düzeni elbette önemlidir. Ama Müslüman'ın farz olan namaz ibadeti de ferdi bir hak olarak o kadar önemlidir. Müslüman'ın ibadetini yapabilmek için işverenden kaos ve istismara engel olmak niyetiyle izin alması uygun olur. İşverenden de, Müslüman çalışanının ibadetini yapabileceği uygun mekân ve zemini hazırlaması beklenir. Zira farz olan ibadete engel olmak dinen kabul edilemez. Sen namazını kılma, günahın bana ait olsun şeklindeki bir savunmanın dini, akli ve vicdani açıdan geçerliliği yoktur.
- Mahkemece olan boşanmalar dini açıdan da boşanma sayılır mı? / (Kerim Salih/Manisa)
Herhangi bir kişinin avukatı yoluyla mahkemece dava açması, hâkime eşini boşamak için yetki vermesi (tefviz-i talak) anlamına gelir. Bundan ötürü erkek veya kadından herhangi birinin açtığı davada boşanma kararı verildiğinde dini açıdan da boşanma gerçekleşmiş olur. Bu boşanma bir bain talak sayılır. Eşler isterlerse ileride yeniden dini açıdan nikâh kıyabilirler.
- İctihad ne demektir? İctihad kapısı kapandı mı? / (Demir Kızıl/Marmaris)
İçtihat, herhangi bir hedefe ulaşmak için bütün gücü kullanmak anlamına gelir. Dini açıdan da dini ilimlerde yeni olan bir konuda, doğru olan sonuca varmak için yetkin olan bir âlimin bütün gücünü harcamasıdır.
İctihad etmek için, ictihad edenin ayet ve hadisleri, usulle ilgili konuları, ayetlerdeki hükümlerin illetini, hükmün ayrıntılarını, kıyas ve benzeri bütün ayrıntıları iyi bilmesi gerekir. Ciddi bir birikim sahibi olması, vahiy dilini çok iyi kullanması şartlar arasında sayılır. Bu özelliklere sahip olan alim ictihad edebilir. Din hakkında karar verebilir ki, bunun çok zor olduğu ve ağır şartlar gerektirdiği ortadadır. O nedenle her ortaya çıkanın din hakkında kanaat ileri sürmesi doğru değildir.