Bizler her gün Kuran-ı Kerim'i okuyor, hatmediyoruz. Tefsirine bakıyoruz. Doğrusu son zamanlarda Kuran-ı Kerim'e uymak için değil, karşımızda kendimize hasım bildiğimiz insanları zor durumda bırakmak, tenkit etmek için kullanıyoruz. Kuran'dan ibret almıyor, Kuran'ı istismar ediyoruz. Kendimize uygun ayetler seçiyor ve onları birer propaganda aracı gibi kullanıyoruz. Birçok tartışma platformunda, ayetler ilgili- ilgisiz kötü amaçla kullanılıyor.
***
Sahabe ise ayetleri duyduklarında hayatlarında keskin dönüşler yapıyor ve ayetin gereği neyse tereddütsüz uyguluyorlardı. Bu konuda Bakara suresi 284. ayetini örnek olarak vermek istiyorum.
Gücümüz yetmez ey Allah'ın elçisi
Ayet şuydu: "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. İçinizdekini açığa çıkarsanız da, gizleseniz de, Allah onunla sizi hesaba çekecektir. Şüphesiz ki O, dilediğini bağışlar dilediğine azap eder. Allah her şeye kadirdir."
Bu ayet sahabeye haylice ağır geldi. Onları altüst etti. Uyuyamadılar. Mescidi doldurdular. Ağlamaya başladılar. Dizlerinin üzerine çöktüler. Şöyle dediler: "Ey Allah'ın elçisi! Namaz, oruç, hac ve sadaka gibi gücümüzün yeteceği amellerle sorumlu tutulduk. Elimizden geleni yaptık. Şimdi bu ayet indi. Bu ayet çok ağırdır. Bizim gücümüz içimizden geçene hükmetmeye yetmez (düşüncemize gelen duyguları nasıl durduralım?)
Bunun üzerine Resulullah şöyle cevap verdi:
Sizler daha önceki ehl-i kitabın dediği gibi (yani İsrailoğulları'nın Hz. Musa'ya dedikleri gibi) "işittik ve isyan ettik" mi demek istiyorsunuz. Böyle demeyin. Şöyle deyin: "İşittik ve itaat ettik. Senin affını dileriz. Dönüş sanadır, deyin."
Bunun üzerine sahabe 'İşittik ve itaat ettik' dediler. Sahabe bu ayete alıştıktan sonra amene'r-Resul'ün "Allah'ın, kulu ancak gücünün yettiğinden sorumlu tutar." (Bakara, 286) ayeti indi ve bu ağır hüküm hafifletildi.