Hz. Peygamber (s.a.v.) ile eşi Hz. Aişe bir konuda ihtilaf yaşarlar. Hz. Aişe efendimizin kendisine anlattığı bir hadiseyi sonradan yanlış hatırlıyordu.
Karşılıklı konuşurlarken eve Hz. Aişe'nin babası olan Hz. Ebu Bekir geldi.
Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir'i görünce şöyle buyurdu: Baban geldi. Şimdi ikimiz de olayı anlatalım. Baban da hakemlik yapsın. Kararı o versin. Sen mi haklısın, ben mi?
Hz. Aişe anlattı, Efendimiz sabırla dinledi. Sonra kendisi anlatmaya başladı. Sözünün bittiği yere gelince, Hz. Aişe biraz da tecrübesizliğin ve genç olmanın ve de Hz. Peygamberce çok sevilmesinin etkisiyle olacak ki 'itiraz ederek'; 'Bu nokta böyle değildi'diye itiraz etti.
Kızının Hz. Peygamber'e itirazını gören Hz. Ebu Bekir yerinden hışımla kalktı ve 'Sen kiminle böyle konuşuyorsun' diye bağırarak kızına tokat indirdi. Ama eli Hz. Aişe'ye değmeden Hz. Peygamber elini tuttu. Böylece Hz. Aişe tokattan kurtuldu.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ebu Bekir! Biz seni hakem diye seçtik. Ama sen taraf tuttun. Seni hakemlikten aldık. Biz aramızdaki meseleyi kendimiz çözeriz.
Hz. Ebu Bekir gidince de Efendimiz Hz. Aişe'ye şöyle buyurdu: 'Seni adamdan kurtardım.'
Hz. Peygamber nüktedan, yumuşak dilli ve gönlü genişti. Ailesine karşı son derece anlayışlıydı. 'Ben içinizde ailesine en iyi olanım' derdi. Kırmaz, kızmaz ve haşlamazdı. Bizlerin de hane halkına aynı incelikle muamele etmesi gerekmiyor mu?
Siz 5 şeyle imtihan olunacaksınız
Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) bize yönelerek şöyle buyurdu:
Ey muhacirler cemaatı! Beş şey vardır ki onlarla müptela olacağınız zaman (hiçbir hayır kalmaz) ben sizlerin o şeyler (dönemin)e erişmenizden Allah'a sığınırım (O şeyler şunlardır):
1- Bir milletin içinde zina-fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır.
2- Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarın zulmü ile cezalandırılırlar.
3- Mallarının zekâtını vermekten imtina eden her millet mutlaka yağmurdan menedilir (kuraklık cezasıyla cezalandırılır) ve hayvanlar olmasa onlara yağmur yağdırmaz.
4- Allah'ın ahdini ve Resulünün ahdini (yani düşmanlık yaptıkları antlaşmayı) bozan her milletin başına mutlaka Allah kendilerinden olmayan düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekinin bazısını alır.
5- Ve imamları (yani devlet adamları) Allah'ın kitabı ile amel etmeyip Allah'ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe (yani diğer hükümleri uygulamadıkça) Allah onların azabını kendi aralarında kılar (yani iç fitne, fesat ve anarşi gibi azaplarla tazip eder.)
Cenneti görür gibi olurduk
Hz. Hanzala anlatıyor: Biz Resulullah'ın (s.a.v.) yanında bulunuyorduk. Bize cennet ve cehennemi öyle hatırlattı ki biz (cennet ve cehennemi) gözle görür gibi olduk. Sonra ben kalkıp ailemin ve çocuğumun yanına gittim ve (o hali unutup) güldüm, eğlendim.
Hanzala dedi ki; Biraz sonra (kendimi toparlayıp Resul-i Ekrem'in (s.a.v.)yanında iken) içinde olduğumuz hali hatırladım. Hemen (evden) çıktım ve Ebu Bekir'e (r.a.) rastladım. Ona; (içine düştüğüm gafleti anlatarak) münafık oldum, münafık oldum, dedim. Ebu Bekir: Muhakkak biz onu (yani aile fertlerimizle eğlenip gülme işini) işliyoruz dedi. Sonra Hanzala gidip bu hali Peygamber'e (s.a.v.) anlattı. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.):
Ya Hanzala! (Benim yanımda olmadığınız zaman) benim yanımda olduğunuz gibi olsaydınız melekler yataklarınızın üstünde (veya yollarınızın üzerinde) sizlerle tokalaşacaktı. Ya Hanzala! Bir saat şöyle, bir saat böyle, buyurdu.