Ömür hızla tükeniyor. Zaman bereketini yitirdi. Bir bakıyorsunuz hafta başı, sonra bir bakıyorsunuz hafta sonu gelip çatmış. Yaşınız kaç? 40, 50, 70 veya daha farklı. Desem ki hayatınızı yazın; sanırım üç beş günde tümünü yazarsınız. Gerisi ise hiç yaşanmamış gibi unutulur. Zaman zaman kendimizle hesaplaşırız. Bugününüze kadar ne yaptınız? Hangi pişmanlıklarınız var? Pişmanlık duyduğunuz yanlışlara tekrar döndünüz mü? Gelin soralım ve cevaplayalım:
Yüce Rabb'inizle bağınız nasıl? Allah'ı seviyor musunuz? Allah'ın bir emri nefsinize ağır gelirse nefsinizi mi, Allah'ın emrini mi dinlersiniz?
Yüce Rabb'inizle karşılaştığınızda ona karşı mahcubiyet duyacak hatalar içinde oldunuz mu?
Allah'ın haram kıldığı amellerden uzak duruyor musunuz?
Allah'ın emirlerini yerine getirmeye çalıştınız mı?
Komşularınız size güveniyorlar mı?
Alışverişte helal ve harama dikkat ediyor musunuz?
Evlatlarınıza zaruri dini bilgileri veriyor musunuz?
Anne ve babanıza olan ilginiz nasıl? Onları arıyor musunuz?
Bugünden sonra nasıl yaşayacaksınız?
Tövbeniz devam ediyor mu? Hesaplaşma derken bunu kastettim. En azından kendinizi teraziye konmuş gibi hissedin. Kârda mısınız, zararda mı? Kararı siz verin.
ŞEHİTLER NASIL BİR ALEMDEDİRLER?
Bu soruyu Bakara Suresi'nin 154. ayeti ile Âli İmran Suresi'nin 169-170. ayetleri açıklamakta, onların gerçekte ölmedikleri vurgulanmaktadır. Zira ölüm denilen hakikatin ruha değil bedene geldiği, ruhun bedenden ayrıldıktan sonra ölmeyeceği Allah'a imanı olanlar için bilinen bir gerçektir. Şehitlerin Allah rızası için canını feda etmeleri ve Allah indinde büyük nimetler görmekte olmaları, ilahi bir takdir ve lütuftur. Dünyamızda yaşayan yığın yığın insanlar ne şekilde olurlarsa olsunlar bu dünyada yaşamayı gaye edinip onu elden çıkarmamak için çoğu zaman insanlıkla bağdaşmayacak düşük yaşantılara ve zillete katlanmayı kabullenirken, yüce bir gaye uğruna en değerli varlıkları olan hayatlarını feda eden yüksek ruhlu şehitlerimiz, Allah nezdindeki ulvi yaşantıya öncelikle layıktırlar.
Kaza namazı borcu olan
nafile namaz kılabilir mi?
Kazaya kalmış namazların kazasıyla meşgul olmak, nafile namaz kılmaktan önemli ve önceliklidir. Ancak vakit namazları ile birlikte kılınan düzenli nafileler (revatib sünnetler) ve teravih namazı, imkânlar ölçüsünde kılınmalıdır. Hz. Peygamber (SAV) bir hadislerinde, "Kulun kıyamet günü ilk hesaba çekileceği konu, farz namazlarıdır. Eğer bu tamamsa işi kolaylaşmıştır. Aksi hâlde 'Bakın bakalım nafileden bir şeyi var mıdır?' denir. Nafileyle farz eksikleri tamamlanır" buyurmuştur. (Tirmizi, Salat, 188; İbn-i Mace İkame, 202).
NASIL İMAN EDİYORUZ?
Allah birdir. Eşi benzeri yoktur. Doğmamış ve doğurmamıştır. Bir hadiste geçen 99 isim O'nu bize tanıtır.
Kuran yüce Allah'ın son ve değişmez vahyidir. Kuran'a hiçbir beşer tek bir ayet koyamaz. Hz. Muhammed (SAV) Allah'tan aldığı vahyi insanlara iletti. Hiç değişmeden bugüne kadar geldi.
Hz. Muhammed (SAV) Allah'ın son elçisidir. Resul'üdür, Nebi'sidir.
Bir kişinin Müslüman olması için bu hususlara kayıtsız ve şartsız iman etmesi şarttır.
Kuran'da geçen her ayetin neden, nasıl, hangi olay üzerine, nerede indiğini bize Peygamber'imizden gelen hadisler açıklamıştır. Sahih hadisler, Kuran-ı Kerim'in tefsiridir. Beyanıdır.
Hz. Muhammed (SAV) sadece iletici değil, aynı zamanda hüküm koruyucudur. Allah'a ve O'nun Resul'üne uymak farzdır. Allah'a ve Resul'üne itaat farzdır. Allah ve O'nun Resul'ü bir karar verdiklerinde o karara uymak farzdır. Zıttını söyleyenler iman etmiş olamazlar.
Hz. Muhammed (SAV), melekler, iman edip büyük günah işleyen müminlere şefaat edecekler. Allahın izniyle.
Namaz, oruç gibi farz ibadetlerini yerine getirmeyen kişi, bunların farz olduğunu inkâr etmedikçe Müslüman'dır. Günahkârdır ama dinden çıkmaz. Kıbleye dönen bir Müslüman'ı kâfir diyerek nitelemek bu sözün sahibini zor durumda bırakır.
Öldükten sonra berzah âlemine geçiyoruz. Sonra kıyamet kopacak ve yeniden dirileceğiz.
Ahirete iman farzdır. Cennet, cehennem vardır. Şu anda sırat köprüsü, terazi, amel defterleri haktır. Vardır.
Hz. Muhammed'in (SAV) birçok mucizesi vardır. Onun en büyük mucizesi Kuran-ı Kerim'dir. Diğer peygamberlerin mucizesi o zamanda yaşanmış ve bitmiştir. Kuran ise kıyamete kadar vardır, yaşayacaktır.
Kabirde sorgulanmak haktır. Olacaktır. Kabir azabı vardır.
Mahşerde dirilme, beden ve ruhlu olacaktır.
Tasavvuf, İslam'ın züht penceresidir. Kişi tasavvufa girmek zorunda değildir. Bir tercihtir.
Hiç kimsenin -peygamberler hariç- ahiret hakkında şöyle olacağım deme hakkı yoktur. Karar Allah'ındır.
Herhangi bir hadis, metin veya senet itibarıyla eleştirilebilir. Ama bütün hadisleri inkâr eden, dini açıdan sorumlu olur.
(Bu yazımız devam edecektir.)