Hadid "demir" demektir. İşte Hadid Suresi'nin 16. ayeti, demir gibi olan katı yürekleri yumuşatmayı hedefledi. Surede özel bir ayet indi. Ayet şudur:
"İman edenlerin Allah'ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir." (Hadid/16).
İlk dönem seçkinleri, ilk dönemin kutlu nesli kalplerini yokladılar. Orada Rabbani çarpıntılar gördüler. Kalplerinde, özellikle Allah'ın Resulü hayattayken ondan gayrısına müsaade etmediler. Çünkü Peygamber aralardaydı. Çünkü O Resul'dü, Nebi'ydi, babaydı ve dedeydi. O muktedirdi. Dokunuşu, belki bir bakışı yetiyordu.
Sahabenin büyükleri, nefislerine şeytandan bir taife değdiğinde O'na koştular. O hâlden sıyrıldılar. O'nun gösterdiği izle yürüdüler, izde yürüdüler.
ARINMIŞ BİR NESİL GÖRDÜK
Kâh Hz. Ebubekir'i gördünüz, "Senin yanındayken başkayız. Senden ayrılınca dardayız" diyen Sıddik'i. Kâh Hz. Ali'yi gördünüz, "Bana ayrı bir sadakanın yolunu öğret" diyen. Kâh Hz. Halid'i gördünüz, "Cin taifesinden bir cin bana rahatsızlık" veriyor, ey Allah'ın Elçisi" diyen. Kâh Zeyd'i gördünüz, "Seni bir lahza görmesem, dünya bütün genişliğine rağmen bana dar geliyor" diyen.
SONRA NEFSİNE UYANLAR GELDİ
"Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır" (Meryem/59). Onlar gayya kuyusunu boylayacaktır.
ARDINDAN DA TÖVBEKÂRLAR
Gayya kuyusuna, cehennemin en derinliklerindeki bu kuyuya gidenler gitti. Kimse el atamadı onlara. Zira onlar Allah'ı unuttular. Peygamber'i yoldaş kılmadılar.
Onlara, kalbini Allah'tan gayrısına ram edenlerin koluna, eline dokunduğunuzda elektrik sizi de çarptı. Kendini sıyırabilenler uzaktan gelip "Lebbeyk", yani geldim dediler. Fedai can, ten, hayat ettiler. Vazgeçtiler her şeyden. "Elbette boş olanlar değil ancak tövbe edenler, iman eden ve iyi davranışlarda bulunan kimseler böyle değiller" (Meryem/60-63).
Onlar kurtardılar. Tövbe edenler, tövbenin hakkını bilenler, sadece "Ya Rab" deyip bu sözle ve nefisleriyle yetinmediler. Başkalarına da el attılar. Cereyana kapılmış bedenleri kurtardılar.
BOŞ SÖZ İŞİTMEYECEKLER
Bu nesil cennete doğru yola çıktı. O neslin azığı takvaydı. Yolda heybelerine ekmek ve su koymadılar. Zira onlar azgınlaşmış midelerini doyuracak dünya taamını çoktan unutmuşlardı. Sevdaları sevgiliydi. Allah'tı, cennetti.
"Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) 'Selam!' (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır." (Meryem/62).
CENNET TAKVALILARADIR
Cennet, hak edene, hakkını verenedir. Dünyada korkanlar ahirette korkmayacaklardır. Dünyada hiç endişe taşımayanlar ahirette süzgeçten geçecekler:
"İşte bu, kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir" (Meryem/63).
ASRA YEMİN OLSUN Kİ...
Şimdi yitik nesillerin anaforunda, kum fırtınasında adım adım yürüyoruz. Kâh sağa kâh sola, kâh şuraya kâh buraya meylettik. Öylesine manasız bir tufan geldi ki anlam veremedik.
Bir sınavın tam ortasındayız. Eksiğimize bakıyoruz. Sahabi neslinin samimiyetinden yoksun kaldık. Sanki ölülerin tümü mezarlarında kıyam etmiş, kulak zararlarımızı yırtacak bir tonda bağırıyorlar:
Hani Hz. Ebubekir'in, Hz. Ömer'in, Hz. Osman'ın, Hz. Ali'nin, Hz. Hasan'ın, Hz. Hüseyin'in, Hz. Bilal'in, Hz. Hamza'nın samimiyeti? Neyinizi yitirdiniz bir bakın. Onları bakıma alan Kur'an işte rahlede. Hz. Muhammed'in (SAV) nefesi Medine'sinden ta burada. Neyiniz eksik? Kararınız, ahdiniz, misakınız eksik.
Kur'an uyarıyor: "Asr'a yemin olsun ki insanoğlu zarardadır."
Burada bitseydi ayet tövbekârların tövbesi bile cevapsız kalacaktı. Başlar eğik, omuzlar düşük kalacaktı. Sonraki ayet imdada yetişti:
"Hüsranın dışında kalanlar, iman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler."
İman ettik ama belki tam teslim olmadık. Salih amel işledik. Ama belki içine gösteriş kattık. Hakkı haykıramadık, sabrı tavsiye edemedik. Sabrı tavsiye edenin bir anlamı da ibadete ısrarla devam, şirkten kaçma, günahtan uzak durmadır. Unutmayın yüce Rabbimiz; ancak rızası için yapılan ihlaslı ameli kabul eder.
ŞİMDİ ZİKİR VAKTİ
Hz. Musa, Rabb'ine yöneldi: "Rabbim kimleri seviyorsun? Ben de onları seveyim." Allah buyurdu:
"Beni bolca zikredeni gördüğünde bil ki beni anması için ona izin verdim. Ve onu seviyorum. Beni zikretmeyen kulumu gördüğünde bil ki ben onu zikrimden mahrum ettim."
ALLAH BİRDİR DİYEN...
Şöyle buyurdu kudsi hadiste: İzzet, celal ve rahmetime yemin ederim ki, 'la ilahe illallah' diyen kimseyi cehennemde ebedi bırakmam.
Not: Allah'a ve Hz. Muhammed'e iman eden bir Müslüman ne kadar günah işlerse işlesin, azabını, hak ettiğini çektikten sonra imanına zarar gelmedikçe mutlaka cennete girecektir. Orada mertebesi ne olur, onu da Allah bilir elbette.
HÜSNÜ ZANNINI UNUTMA
Allah bir kulunun cehenneme girmesini emreder. Kul bunu hak etmişti. Kul cehenneme doğru yürür ama cehennemin kenarında sağa sola bakmaya başlayıp şöyle der:
"Ey Allah'ım, senin hakkında zannım şöyleydi: 'Allah beni affeder.' Ama görüyorum ki ben affedilmedim."
Kulunun bu zannını yalancı çıkarmayan yüce Allah bütün merhametiyle şöyle buyurdu:
"Ey melekler, kulumu geri çevirin. Onun hakkımdaki iyi zannının hürmetine onu affettim."
***
KİŞİ VASİYET ETTİĞİ YERE
DEFNEDİLMEK ZORUNDA MI?
Ortada bir engel yoksa (bu engel tıbbi, ekonomik ve sosyal olabilir) kişinin vasiyet ettiği yere gömülme hakkı vardır. Ancak şartlar müsait değilse, ailenin gücü buna yetmiyorsa ve benzeri problemler varsa aile fertleri, kişiyi uygun gördükleri yere defnederler.
İbadetler cennete girmek
için mi yapılmalıdır?
Mümin, ibadeti Allah istediği için yerine getirir. Müslüman elbette cenneti ister ve cehennemden korkar. Ama ibadetini cehennem korkusu veya cennet arzusuyla yerine getirirse ibadetin ruhunu anlamamış olur. Hz Ali, cennet veya cehennem niyetiyle ibadet edenleri paralı kölelere benzetir. Allah rızası ve sevgisi, ibadetin gayesi olmalıdır.
Peygamberimizin son üç
vasiyetinden bahsediliyor. Bilgi verebilir misiniz?
Hz. Peygamber (SAV) vefat etmeden evvel üç konuyu müminlere hatırlatmış ve o konularda hassas olunmasını emretmiştir. Onlar da şudur: Namaza devam edin; kadın haklarına saygılı olup kadınlara eziyet etmeyin; zayıf, mazlum, hizmetkâr ve mağdurların haklarını koruyun.
Ölen eşimin ruhuna hatim
indiriyorum, ona ulaşır mı?
Ölen için yapılan her türlü iyilik ruhuna ulaşır. Çoğu âlime göre ölü için okunan Kur'an'ın sevabı ölene varır. Zira Kur'an'ın her ayeti berekettir. Allah kelamıdır. Hem o ayetle ilgilenen hem de kendisi için ilgilenilen sevap alır.