Ayrıştırmak, bozgunculuk en kolay olanıdır. Ama birleştirmek, toplamak, derlemek bir o kadar zordur. Çaba gerektirir, iyi niyet gerektirir.
Ebu Süfyan'ı bilirsiniz. Peygamberimizin Mekke'de dini tebliğ ettiği süreçte en etkili muhaliflerden biriydi. Politik zekâsı, siyasi manevraları, her pozisyona göre yaptığı hamlelerle ilk dönemde en sinsi planları icraata koyan isimdi. Genellikle gölgede kalmayı tercih etti. Oradan durumu idare etti.
Karısı
Hind de ondan aşağı kalmadı. Belki Hind'in hırsı
Ebu Süfyan'ı daha etkin kıldı. Hind, Hz. Hamza'yı şehit ettirmekle bilinir.
Hz. Hamza'nın ciğerini dişleyen kadın olarak literatüre girdi.
PEYGAMBERİMİZİN SİYASİ DEHASI
Hz. Peygamber (SAV) Medine'den 10 bin kişilik bir orduyla Mekke'ye yürüdü. Hedef oradaki Müslümanları korumak, Kâbe'yi putlardan temizlemekti. Geceleyin Mekke'yi tepeden gören yamaca ve vadiye kamp kurdurttu. Her bir askeri takıma birer ateş yaktırdı. Böylece 10 bin kişilik ordu 100 bin kişi gibi göründü.
O gece önemli ve dikkat çekici bazı olaylar oldu.
Ebu Süfyan, İslam ordusunun civarında dolaşırken tespit edildi ve Peygamber'in çadırına getirildi. Peygamberimizin amcası
Hz. Abbas'ın güvence vermesi ve Hz. Peygamber'in "Ona
dokunmayın" talimatıyla hayatta kalabildi.
Hz. Peygamber,
Ebu Süfyan'a "Mekke'ye git ve Mekkelilere bize
direnmemelerini söyle. Ben kan dökmeye gelmedim" dedi. Ebu Süfyan'ın direncini kırmak için de şöyle buyurdu:
"Ebu Süfyan'ın evine girenler güvendedir. Bunu Mekke'lilere haber ver."
Bu son derece stratejik bir hamle idi.
Ebu Süfyan, "Benim evim bütün Mekkelileri almaz"
dedi. Hz. Peygamber, Mekke'nin güçlü isimlerinden Hakim
bin Hizam'ı kastederek, "Hakim bin Hizam'ın
evine giren güvendedir" buyurdu. "Hakim'in evi
de Mekkelileri almaz" denince Peygamberimiz,
"Kâbe'ye sığınan güvendedir" buyurdu.
"Kâbe de bütün Mekkelileri alamaz"
denince Peygamber (SAV) son sözü söyledi: "Evine girip kapısını
kapatan herkes güvendedir."
Böylece Hz. Peygamber, bütün menfi unsurları anlık hamlelerle müspete çevirdi.
KİMSEYİ AYRIŞTIRMADI
Peygamberimiz Taifliler tarafından taşlandığında,
"Allah'ım, Taiflileri ıslah et ve İslam'a bağla!"
buyurdu. "Taifliler helakı hak ettiler. Allah'ım helak et"
demedi. "Ben helak edici olarak inmedim"
buyurdu. Zor veya kolay iki seçenekten birini tercih etmek
durumunda bırakıldığında kolay olanı tercih etti.
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin,
nefret ettirmeyin" düsturunu uygulayıp uygulattı.
Günah işleyenin günahını açıklamadı, onları kâfir ilan etmedi. Günah işleyeni dışlamadı, onları tövbeye yönlendirdi. Engizisyon kurmadı. Darağaçları kurdurmadı. Cemaatin içine sinmiş olan münafıkları deşifre etmedi. Ufak tefek günah işleyip de camiye devam eden kişileri camiden uzaklaştırmadı. Bilakis cami ve cemaat onu günahından uzaklaştırsın buyurdu.
Efendimizin metodu buydu. Dost kazandı, düşmanları etkisiz hale getirdi. Düşmanlarını azalttı, cepheyi genişletmedi. Müslüman ile gayrimüslimi aynı pakt içinde birleştirdi. Mecbur kalmadıkça silahı hoş görmedi. Zoraki imanı değil, gönül teslimiyetini uygun gördü. Dışlamadı, korkutmadı, ağır konuşmadı.
***
KUSUR DİNDE DEĞİL
Kaleme ant içen, okumayı emreden ayetlerin bulunduğu Kuran-ı Kerim insanlığa anlatılmadıysa, Müslümanlar bulundukları yerde geri saydıysa, bunun sebebini İslam'da aramak arsızlıktır. Müslümanlar üzerindeki kompleks ve külleri savurup uyanmalıdır. Kusur dinde değil, dinin emrini yerine getirmeyenlerdedir.
***
GİZEMLİ ERZAK ÇUVALLARI
Hz. Peygamber sonrasıdır. Medine'deki yoksul evlerin kapısına gecenin geç saatinde çuval çuval erzak koyuluyordu. Kimin koyduğu belli değildi. Nihayet bir sabah insanlar uyandıklarında kapılarının önünde erzak çuvalı bulamadı. Birbirlerine, "Çuvallar bu gece konulmamış. Acaba çuvalları koyan kimdi?" diye sordular. Doğrusu bu soruların cevabı yoktu. Tam bu esnada sela okuyan müezzin, Hz. Ali'nin torunu Zeynelabidin'in vefatını duyurdu. Meğer o gece Zeynelabidin vefat etmiş. Zeynelabidin'in vücudunu yıkayan görevli garip bir manzarayla sarsıldı. Zeynelabidin'in sırtında su toplayan derin yaralar vardı. Sebebini anlayamadı. Ehlibeytin oradaki yetkilisine sordu bu durumu. Hz. Zeynelabidin'in tanıdığı şöyle dedi: "Her gece geç saatte Zeynelabidin erzak çuvalı hazırlar ve fakirlerin kapısına sırtında taşıyarak dağıtırdı. Kimse bunu bilmezdi. Garibanlar sabah kalktıklarında kapının önüne konan çuvalı görür ama kimin koyduğunu bilemezlerdi. İşte o yaralar gece çuval sırtlamaktan oluştu."
(İbn Kesir, Bidaye; Ebu Nuaym)
***
GÜZEL GÖRÜNMEK İÇİN ESTETİK AMELİYAT
YAPTIRMAK HARAM MIDIR?
Yüce Allah'ın bize verdiği güzellikleri daha cazip hale getirmek için taranmak, süslenmek, takı takmak, güzel giyinmek gibi estetik müdahaleler caizdir, hatta teşvik edilmiştir. Ama yüce Allah'ın yarattığı şekli beğenmeyip ameliyatla değiştirmek, bir nevi modaya uyarak bıçak altına yatmak doğru değildir ve yaradılışı değiştirme anlamı taşır. Kişiyi toplum içinde komplekse iten, eşiyle karşı karşıya getiren, manen rahatsız eden vücuttaki şekil bozukluğu veya fazlalığı ise estetikle düzeltilebilir.
Makyajla karşı cinsi kandırmak
caiz mi?
"Bizi aldatan bizden değildir." Hz. Peygamber bu sözle her alanda dürüstlüğü emretmiştir. Ticaretten evliliğe kadar her konuda ne isek onu yansıtmamız lazımdır. Bu nedenle bir kadının makyaj vs. ile veya bir erkeğin saç, bıyık, sakal boyası ile karşı tarafı kandırmak amacıyla kendisini farklı göstermesi caiz olmaz. Hz. Ömer döneminde evlenecek bir adam, saç ve sakalını beyazlığını örtecek şekilde boyayıp evlendi. Kendini daha genç gösterdi. Sonra saç ve sakalı uzayınca beyazlar ortaya çıktı. Olay Hz. Ömer'e yansıtıldı. Hz. Ömer, adamı "İnsanları kandırmaya hakkın yok" diyerek cezalandırdı. Demek ki dürüstlükten uzaklaşarak kendini olduğunun dışında gösterip insanları kandırmak Müslüman kimliğiyle örtüşmez. Bu nedenle evlenecek kişi, kendisiyle ilgili her ayrıntıyı karşı tarafla paylaşmalı. Gelirini, giderini, ailesini, yaşını, eğitimini, hayattan beklentisini, kırmızı çizgilerini, varsa huysuzluğunu, zafiyetlerini karşı cinsle paylaşmalıdır.