Beyinde doyumsuzluk hormonu dopamini üreten bir kaynak var. Bazı insanlar bu hormona kapılır ve doyumsuzluğu kontrol edemeyebilir. İşin maddi ve bilimsel boyutu bu. Diğer açıdan doyumsuzluk hissine yol açan en önemli sebep manevi boşluktur. Maneviyatında eksiklik olan kişi, ahlaki doyumsuzluk girdabına kapılabilir.
Yediğimiz yemeği bile kontrol edemezsek dopamine mağlup olabiliriz. Peki, suçlu olan bu hormon mu? Elbette hayır. Bütün hadiselerde olduğu gibi doyumsuzluk girdabının öznesi yine insandır. Kontrollü insanın yenemeyeceği hiçbir olay yoktur.
HAZCILIK VE AZGIN NEFİS
Felsefi ekollerde insanın varlık sebebi ve yaşam gayesi tartışılırken
"hazcılık" önemli bir paydaya oturur. Hedonizm yani hazcılık; hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insanın bütün hareket ve tercihlerinde hazza ulaşmayı hedeflemesi gerektiğini söyler. Bu anlayışa göre en uygun davranış tarzı hazcılıktır.
Hazcılık ile doyumsuzluk birbirlerini besleyen iki duygudur. Hayata geliş gayesini ıskalayan, manevi kutsallardan uzak olan, Allah inancını yitirmiş bir insan her şeyden sınırsız haz almaya çabalar, gününü gün eder.
İki gününü eşit geçirdiğinde kendini hüsranda sanır. Öyle ya; ahiret yok, hesap yok, mahkeme yok, terazi yok ve bir daha varlığa gelmeyeceğine göre ne kadar haz alsa o kadar iyidir. Şehvetine, paraya, makama ve mevkiye tapınır. Cinsel hedonizm, parasal hedonizm, yaşamda hedonizm ve benzeri saplantılar birer davranış bozukluğu değil mi? Hedonistler sadece haz almayı isterler, sadece eğlenirler. Ahlaki değerlerden uzaktırlar. Hiçbir şey onları doyurmaz. Sınır tanımazlar. Mükemmel bir evde otursalar bile daha mükemmelini kollarlar.
Yiyecekte, giyecekte, seyahatte, eğlencede sınır tanımazlar. Gözleri sürekli daha yukarıda, daha erişilmezdedirler. Onlara göre hayatta bulunmanın yegâne gayesi şudur:
"Zevk almak!" Zevke götüren her araç onlara göre meşrudur.
ÇÖZÜM ALLAH'A YÖNELMEK
İyilik, merhamet, sevgi, aç olanı doyurmak, yetimi kollamak ve benzeri hiçbir değer onlar için kıymet taşımaz. Onlar için helal ve haram da bir kıymet ifade etmez. Kabarmış bir egonun, durmak bilmeyen bir açgözlülüğün, doyumsuz hazcılığa yol açtığı yadsınamaz. Açgözlülüğün, doyumsuzluğun, sınırsız hazcılığın, dünyaya, paraya, şöhrete ve şehvete tapınmanın ilacını yüce Allah kitabında apaçık belirtmiştir:
"Haberiniz olsun, kalpler yalnızca Allah'ı
anmakla (zikretmekle) mutmain olur." (Râd/28
Huzur Allah'tadır. Çözüm Allah'a yönelmektir. Doyum Allah'a teslim olmaktır. Allah'a götürmeyen, O'nun bize emrettiği veya yasakladığı ilkelere teslim olmaya götürmeyen her yol çıkmaz sokaktır.
Yüce Allah herhangi birimize şahdamarımızdan daha yakındır. Kendini arayanlara "Kendinize bakın" diyor. Sağa sola, öne arkaya her yere bakın. Baktığınız her yerdeyim. Sadıkların kalbindeyim. Hatta siz ile kalbinizin arasındayım. Bakara Suresi'nde şöyle deniyor: "Muhammed, sana beni soruyorlar. Şüphesiz ben onlara yakınım!"
Uzaklarda deliller aramaya gerek yok. En büyük delil insanın kendi nefsidir. Kışa bak, yaza bak. Göğe bak, yerde yiyecek arayan karıncaya bak. Bütün bu düzeni kim idare ediyor? Kışın solmuş yapraklar nasıl birdenbire yeşerip serpiliyor.
Bir yağmur tüm canlıları diriltiyor. Diriyi öldüren, ölüyü diriltmeye kadirdir. Mezar âleminden sonra da böyle yağmur çiseleyecek ve insanlar yerden bitkinin bittiği gibi bitecekler. Kuran'ın dediği gibi diyorum:
"İla eyne tezhebun? (Nereye gidiyorsunuz?)"
Fani âlemin fani olan sevinç ve zevklerine kapılmayın; baki olan, hüvel baki olan Allah'la ünsiyet kazanın. Yoksa bugün bir günah, yarın bin günah olur.
ÇOCUĞU OLMAYANA TESELLİ
Bazı kadınlar çocuk sahibi olmayabilir. Hz. Aişe de onlardan biriydi. Çok istemesine rağmen çocuğu olmadı. Arap kadınları ise çocuklarının adıyla anılmaktan hoşlanırlardı. "Ümmü Abdullah", yani "Abdullah'ın annesi" gibi. Peygamberimiz eşinin çok üzüldüğünü görünce şöyle buyurdu: "Aişe, ablan Esma'nın oğlu Abdullah'ı kendine evlat gibi kabul et ve onun adıyla anıl. Bundan sonra sana Ümmü Abdullah (Abdullah'ın annesi) diyelim." Hz. Aişe sevindi. Onun adı hep böyle anıldı. Efendimiz çocuk hasreti olan eşini böyle sevindiriyor, hasretini dindiriyordu.
KADINLAR BİRBİRİNE İMAMLIK
YAPABİLİR Mİ?
Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre bir kadın, başka kadınlara imamlık yapabilir. Kadınlar, kadın bir imama namazda cemaat olarak uyabilir. Şafii ve Hanbeli âlimleri, Hz. Peygamber'in Ümmü Varaka denilen hanıma, hane halkına namaz kıldırma iznini vermesini delil olarak gösterirler. Hanefiler de bunu caiz görürler, ancak tavsiye etmezler.
Camide imama uyarken nasıl
niyet etmeliyiz?
Namazda kalben niyet önemli. Tabii ki dille de söylenmesi gerekir. Sünnettir. Burada cemaatin imama uyduğunu bilmesi ve buna niyetlenmesi gerekir. Niyet önemlidir; zira bütün ibadetlerde niyet şarttır. İmama uyacak kişi; hangi namazı kılacağına ve ferden mi, cemaatle mi kılacağına niyet etmesi lazımdır. Kişinin bunların yanında "Uydum hazır olan imama" cümlesini söylemeyi ihmal etmemesi gerekir.
Mezhep farklılığı imamete engel
midir?
Hayır, engel değildir. Kişi hangi mezhepten olursa olsun diğer mezheplerden birine bağlı olan imama uyabilir.