Yüreği Yüce Rabbe adanmış, dilinden hikmet damlayan bu sadık müminin sözlerine kulak verelim. Bakalım yüreklerimize, dünyaya dalmış ruhumuza neler damlatacak.
Yazık sana! Kalbinde nifak bitmiş. Tevbeye ve teslimiyete muhtaçsın. Yakında toz duman ortalığı kaplayınca gerçeği anlayacak ve uyanmanın ne demek olduğunu bileceksin. Her kim ki, sözlerimi işitir, onunla amel eder ve amelinde de ihlaslı olursa "mukarreb"lerden (ibadet ve ihlas ile Allah'a yakınlaşmış kimse). Çünkü benim sözlerimde kabuk yoktur.
Yazıklar olsun sizlere ki, Allah'a karşı muhabbet duyduğunuzu iddia ediyorsunuz ama, kalbinizle ondan başkasına yöneliyorsunuz! Mecnun Leyla'ya olan muhabbetinde sadakat derecesine ulaşınca kalbine Leyla'dan başkasını sokmamıştı. Bir keresinde bir topluluğa rastlamıştı. Ona dediler ki:
- Nereden geliyorsun?
- Leyla!
- Nereye gitmek istiyorsun?
- Leyla!
***
Ey günahkârlar, ey isyankârlar! Tevbe ediniz. Rabbinizle kendi aranızda tevbe vasıtasıyla barış imzalayın. Sizden öncekilere göre boş birer hevessiniz.
Siz sadece konuşursunuz, amel yok! Manasız suretler gibisiniz. Bekliyorsunuz ama size haber getiren kimse yok. Dikkat et! İnsanların lakırdıları seni aldatmasın. Nasıl olduğunu sen daha iyi bilirsin. Allahu Teala şöyle buyurmuştur; "Bilakis insan kendisi üzerine 'basirettir' (şahittir)." (Kıyamet, 75/14)
Gözlerin görmez olacak
Çok yakın zamanda malın da bitecek, gözün görmez olacak, aklına halel gelecek, yemen içmen azalacak. Gözlerin can çeken şeyleri görecek, ama sen onları yiyemeyeceksin. Eşin dostun, çoluğun çocuğun sana kızacak ve ölmeni isteyecekler. Üzerine gamlar, kederler atılacak. Dünya senden uzaklaşacak, ahiret sana yaklaşacak. Şayet senin salih amellerin olursa, o seni karşılayacak ve seni bağrına basacak. Eğer böyle değilsen yerin kabir çukuru, barınağın cehennem olacak. Bunlar boş değil! Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Gerçek hayat ahiret hayatıdır." (Buhari, "Fazailü's-Sahabe", hadis no: 3584) ve bu sözü hem kendi kendine hem de ashabına karşı tekrar edip durmuştur.
***
Yazık sana! Zerrece malı olmayan bir fakir değil miydin? Allahu Teala sana zenginlik verdi, hiç ummadığın kadar sana rızık ihsan etti. Sonra sana bir fakir gönderdi, sana bahşettiğinden ona bir şeyler veresin diye. Ve sen onu boş çeviriyorsun! Sana verdiği her şeyi çok yakında elinden alır. Sana tekrar fakirlik verir. İnsanların kalbine senin hakkında katılık ve sana sabretmeme duygusu verir.
Sadaka verdiğinin yüzüne bakma
Ey zengin! Biri sana gelip borç isteyince hemen ver. Sadakanı onun yüzüne bakarak verme, onun burukluğu, ezikliği daha da artar. Zaman uzayıp ödeyemeyince ondan vazgeç ve ondan, verdiğin şeyi senden bir borç olarak kabul etmesini iste; sonra da o borcu sil gitsin. Onun ilk andaki ve sonraki ferahlığının sevabı sana yeter. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kulum kapısına gelen dilenci Allahu Teala'nın ona hediyesidir." (Hindî, Kenzü'lummal, hadis no: 16078) Vah sana! Fakir, Allahu Teala'nın hediyesi nasıl olmasın ki, o senin dünyandan alıyor, ahiretine götürüyor. Senden bir şeyi alıp saklıyor ve sen onu lazım olduğu zaman elde ediyorsun. Bu verdiğin miktar kayboluyor, yok oluyor ve sen Allahu Teala katında yüksek derecelere ulaşıyorsun.
Ey dünyayı talep edenler! Dünya geçicidir, yorucudur. Baki olan cennete talip olun; zira o rahatlık yeridir, nimetler yurdudur, şükür evidir. Orada ne namaz, oruç, hac, zekât, belalara, hastalıklara, yaralara sabretme ve fakirlik vardır, ne de oradan çıkma korkusu vardır.
Şükrünüz ne kadar az
Şükrünüz ne kadar az! İtirazınız ne kadar çok! Eğer O'nu tanısaydınız, O'nun huzurunda dilleriniz ahras -kekeme, dilsiz- kesilir, konuşamazdı: Kalpleriniz ve bütün uzuvlarınız her hallerinde edepli olurdu. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ı tanıyanın dili tutulur." Arif dilsizdir. Esrar hakkında O'ndan izin almadan konuşmaz.
Yakında malın elinden alınacak
Yazık sana! Komşunun fakir ve aç olduğunu belirtip, sonra da batıl zannınla onu mahrum bırakmandan utanmıyor musun? Diyorsun ki; Aslında onun gizli altınları var, ama kendini fakir gösteriyor! İman iddiasındasın ama komşun aç dururken sen uyuyorsun ve yanında fazladan bir şeylerin olduğu halde ona vermiyorsun. Yakında malın elinden alınır, sofran önünden kaldırılır; zillet ve fakra düşersin; o çok sevdiğin dünyandan ayrılırsın.
BİR HATIRLATMA: İnançsız kişi "ahirete inanmıyorum" diyor. Onun ahirete inanmaması ahiret hayatını ortadan kaldırmaz. Ahirete inanmamak ahirete gitmeye değil ama, cennete girmeye engeldir.
***
ŞÜPHESİZ TOPRAKTAN KALKACAKSIN
Kuran-ı Kerim haber veriyor: Sizi ondan (topraktan) yarattık. Yine sizi oraya döndüreceğiz. Ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız." (Taha, 55) Siz farkında olmadan anne rahminde oluştunuz. 9 ay boyunca orada beslendiniz, nefes aldınız. Sonra doğdunuz. Belli bir yaşa geldiniz. Saçlarınız beyazlamaya veya dökülmeye başladı. Yüzünüz kırıştı. Gücünüz azaldı. Bir müddet sonra beliniz büküldü. Ve nihayet ölüm denilen âleme davet edildiniz. Ey insan! Bütün bunlar olurken sizin müsaadeniz istenmedi, sizin olurunuz alınmadı. Bütün bunlar size rağmen oldu. O halde mezarda ve mezardan sonraki âlemde de size sorulmadan ve müsaadeniz istenmeden yığınla olayla karşılaşacaksınız. Her yaptığınızın hesabını vereceksiniz. Yaşarken bütün bunların hesabını yaparak yaşayın.
***
BEDEVİ KABALAŞINCA
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yanındaydım. O sırada üzerinde kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevi (çölden gelen ve usul ve adab bilmeyen adam) Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hırkasını sert bir şekilde çekiştirdi. Hırkanın sert yakası Hz. Peygamber'in (s.a.v.) boynunda iz bıraktı. İncitti. Bedevi hiçbir şey olmamış gibi şöyle dedi: "Muhammed! Elinde bulunan Allah'a ait maldan şu iki deveme yiyecek yükle. Çünkü sen bana ne kendi malından ne de babanın malından veriyorsun!" Hz. Peygamber (s.a.v.) bedevinin bu çirkin davranış ve üslubuna karşı ona cevap vermedi. Ama şöyle buyurdu; 'Mal Allah'ın malıdır. Ben de O'nun kuluyum!' sonra bedeviye döndü ve şöyle dedi; 'Bak. Bana yaptığın bu hareketten ötürü sana kısas uygulanması gerekir.' Bedevi şöyle cevap Verdi: Hayır olmaz. Efendimiz (s.a.v.) sordu: Neden olmaz? Bedevi cevap Verdi: Çünkü sen kötülüğe kötülükle karşılık vermezsin. Bedevinin bu cevabını duyan Hz. Resul (s.a.v.) güldü. Sonra da bu bedevinin devesinin birine arpa diğerine de hurma yüklenmesini emretti. (Buhari, Humus, hd: 3149; Ebu Davud, edeb, 4475) Hassan Bin Sabit'in dediği gibi: Sen Ey Nebi! Bütün hatalardan uzak yaratıldın! Sanki Allah seni, senin razı olacağın şekilde yarattı. Sonsuz salat ve selam O'na olsun.
***
KAR TANESİNDEKİ MUCİZE
Kar yağıyor. Yerde birikiyor. Karın kalınlığının 60 cm'e ulaştığını düşünün. Bir metrekare kar yığınında bir milyondan daha fazla kar tanesi var. Ama bu bir milyon kar kristalinin hiçbirinin diğerine benzemediğini bilir misiniz? 1885'te Amerikalı Wilson Bentley 50 yıl uğraşarak 6000 (altıbin) kar kristalinin resmini çeker. Ve dehşet içinde kalır. Çünkü bu kristallerin hiçbiri diğerinin tıpatıp aynı değildir. Yüce Rabbimiz sanatındaki büyük kudretin imzasını her yere atıyor. Görebilene.