Ramazan nefsani arzularımızdan uzak durduğumuz zamanlardır. Öyleleri vardır ki, kalpleriyle de oruç tutarlar. Hep tefekkür halinde günahlarıyla yüzleşirler. Onlar oruca da oruç tutturanlardır
Bugün ramazanın birinci günü. Oruçluyuz. Rabbim orucumuzu kabul etsin. Rızasına uygun kılsın. Oruç, sahurla - imsak vaktiyle - başlar ve iftarla - akşam ezanıyla - sona erer. Oruçlu kişi kalan saatlerde bir şey yemeyecek, içmeyecek ve eşiyle yakınlaşmayacaktır. Nefsani arzularına geçici bir süre için ara verecek. Allah'ın diğer zamanlarda helal kıldığı şeyleri belli zaman diliminde kendine haram kılacaktır. Bu bir nefis terbiyesi, bir fedakârlık hamlesidir.
İmamı Gazali oruç tutanları üç gruba ayırmıştır. Halkın orucu, özel insanların - havassın - orucu ve en özel insanların - havassul havassınorucu.
Halkın orucu; yemeği ve içmeyi bırakan kişilerin orucudur.
Diğer iki grubun orucu ise; dille, organlarla, kulakla, kalple, tutulan oruçtur. Kinden, nefretten, bencillikten, gösterişten, büyüklenmeden arındırılmış oruçtur. Manevi ruha ermiş Allah dostunun kalbinde oluşan bir anlık gaflet, onlar için orucu bozan bir haldi. Birine bir gazap duysalar veya birine kalpleri kabarsa kendilerini iftar etmiş sayarlardı.
"Hesenatü'l - ebrar, Seyyiatül Mukarrebin" "Ebrar seviyesindeki kamil mümin için iyilik sayılan şey, mukarrebin makamına ulaşmış, Allah'a çok yakın insan için günah sayılırdı."
Manevi mekan yükseldikçe sorumluluk artar. Allah'a yakınlaştıkça edeb artar.
Bunu şöyle bir örnekle özetleyebiliriz;
Halktan birisi, gerçekten muhtaç olan birisine cebindeki yüz liradan bir lira verirse iyilik yapmış olur. Ama mukarrebin olan birisi cebindeki paranın tümünü vermezse günahkar olmuş olur.
İnsanlar Yüce Allah'a yakınlaştıkça, daha özel hale gelirler. Daha özel bir hale bürünürler. Secdeleri artar. Riyazatları, tesbihleri artar. Rükuları uzar. Kıyamlarındaki rikkat çoğalır. Gözleri yere daha çok iner. Daha vakur ve mütevazidirler. Üzerlerindeki ibadet azalmaz, bilakis çoğalır. Halveti-yalnızlıkta yüce Rabbe varmayı- ve i'tikafı daha çok ararlar. Mahfiyet duyguları kabarır. Etraflarında insan aramazlar. İnsanlarla meşgul olacaklarına günahlarıyla meşgul olurlar. Daimi tefekkür halindedirler. Daimi bir istiğrak halindedirler. Yüzlerinde cennetin ışığını, cehennemin endişesini görürsünüz.
Kendilerine manevi bir makam, derece veya sıfat yakıştırıldığında utanç duyarlar, darlanırlar, kaçarlar. Bahsedilmekten haya duyarlar. Kendilerini övenleri kovalarlar. Uzaklaştırırlar. Övülmeyi, maneviyatlarına leke sayarlar. Vitrinden kaçarlar.
Havass veya havassül havas dediklerimiz bunlardır. Oruç bunların orucudur. Bunlar, oruçlarına da oruç tutturanlardır.
BÜYÜKLERİN DUALARI
Hz. Aişe'nin Duası
Ey Allah'ım! Ben senden hayrın tamamını, şu anda olanını, geleceğini, bildiğimi ve bilmediğimi talep ederim. Şerrin bütününden, şu anda olanından ve geleceğinden, bildiğimden ve bilmediğimden sana sığınırım. Senden cennet ve cennete yaklaştırıcı söz ve hareketleri isterim. Ateşten, ateşe yaktırıcı söz ve hareketlerden de sana sığınırım. Senin kulun ve Resulün Muhammed (s.a.v.)'in senden istediği hayrı senden istiyorum. Kulun ve resulün Muhammed (s.a.v.) her neden sana sığınmışsa ben de aynı şeyin şerrinden sana sığınırım. Senden isteğim, bana herhangi bir işi takdir buyurduğun zaman onun neticesini doğrulukla sona erdirmendir. Ey rahmet edenlerin en fazla rahmet edeni! Bütün bunları rahmetinden talep ederim...
SORU - CEVAP
1- Mukabele ne demektir ?
Mukabele karşılıklı Kuran'ı takip etmek demektir. İyi bilen biri Kuran'ı okur, diğerleri de takip ederler. Hz. Peygamber her yıl ramazanda bir kez Cebrail'e böylece inen ayetleri okur; Cebrail de takip ederdi. Mukabele ramazan ayının güzel bir geleneğidir.
2- Televizyondan hatim takip edebilir miyim?
Elbette takip edebilirsiniz. Ancak sizin de okunan ayetleri dilinizle ve gözünüzle takip etmeniz gerekir. Yoksa sadece dinleme sevabı alırsınız. Hatim yapmış olmazsınız.
3- Namaz kılmayan bir kişi oruç tutabilir mi?
Namaz ve oruç ayrı iki farzdırlar. Elbette ki Müslüman'ın beş vakit namazını kılması ve orucunu tutması gerekir. Bu farzdır. Ancak namaz kılmayan veya kılamayan bir kişiye "oruç tutamazsın" deme hakkına sahip değiliz. Kişi neyi yapabilirse o onun için iyidir. Tümünü yapamayana, tümünü terk et demek doğru değildir.