Ramazan ayı, yardımlaşma ve dayanışmayı geliştirmek için önemli bir fırsattır. İmkânlar ölçüsünde sadaka verelim, hayır ve iyilik yapalım. Bunu yarım hurmayla sağlamak bile mümkün. Ramazan’ın feyzinden istifade edelim, yoksul kardeşlerimizin yaralarını saralım, zengin-fakir demeden aynı sofraya oturalım
Ramazan ayının en belirgin özelliklerinden birisi de, yardım ayı olmasıdır. Fakirlere, borçlulara, muhtaçlara yardımın herhangi bir zaman dilimiyle sınırlı olmayacağı çok iyi bilinir. Ama bazı zaman ve mekânlar vardır ki, oralarda yapılan her iyilik kat kat sevaplandırılır.
Bunun içindir ki Hz. Aişe (ra)
"Peygamberimiz çok cömertti ama ramazan ayındaki cömertliği kat kat artardı"
demiştir.
Hangi iyilik, bağış ve güzellikte önder olabiliyoruz?
Hangi hayırlı adımda önde yürüyebiliyoruz?
Bütün bunları yaparken de görüntü, reklam ve gösterişten uzak durabiliyor muyuz? Çünkü iyiliklerini reklam aracı yapanlar, küçük menfaat peşinde koşan müflis tüccarlara benzerler. Neden
"müflis, iflas etmiş tüccar" dedim? Çünkü bunun karşılığında, ahirette ona herhangi bir sevap dönmeyecektir.
Hz. Ali (ra) "Fakirlere sadaka
dağıtırken sağ elin verdiğini sol el
görmemelidir!" sözünü işte bu gösteriş hastalığından kurtulabilmek
için söylemiştir. Yapılan yardımları göstermek ve ilan etmek, sadece ve
sadece başkalarını da aynı işe teşvik amacı taşıyınca dinen kabul görebilir.
Onun da ölçüleri zaten bellidir.
Bu mantıktan dolayıdır ki, Hz. Ali dağıtacağı dört altının birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini açık verirdi. Hem ders vermiş olur, hem ruh âlemini rahatlatırdı. Ama ne yazık ki, birçok işimiz gibi iyiliklerimiz de bu nazik dengenin çok dışındadır.
Hz. Peygamber (sav) dönemine ait aktaracağımız bir hadise fakirlik ve çaresizlik karşısında ne kadar hassas olmamız gerektiğini gösteren önemli mesajlar içeriyor.
HİÇBİR ŞEYİNIZ OLMASA DA...
Münzir bin Cerir (ra) anlatıyor:
"Günün ilk saatlerinde Hz. Peygamber'in yanındaydık. Resulullah'ın (sav) yanına üstü başı olmayan, ayakları çıplak, sadece kaplan derisi gibi çizgili bir çaputa sarılmış, kılıçları boyunlarına asılı bir grup insan çıkageldi. Bunların hepsi Mudar kabilesine aittiler. Hepsi fakir ve sefil bir görüntü çiziyordu.
Bunların perişan halini gören Hz. Peygamber'in (sav) yüzü bir anda değişti. Odasına girdi ve sonra geri çıktı. Hz.
Bilal-i Habeşi'ye ezan okumasını emretti. Bilal (ra) de ezan okudu.
Namaz için kamet getirildi, eda edildi. Peygamberimiz namazdan sonra cemaate hitap etti ve 'Ey insanlar! Sizi
tek bir nefisten yaratıp, ondan eşini lütfeden ve ikisinden
de pek çok erkek ile kadın var eden Rabbinizden korkun.
Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz
Allah'ın ve akrabanın hakkına riayetsizlikten de sakının.
Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir!' (Nisa, 1) ayetini okudu.
Hemen bunun peşinden de Haşr Suresi, 18. Ayeti ekledi:
'Ey insanlar! Allah'tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına
baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah işlediklerinizden
haberdardır.' Ayetleri okuduktan sonra Peygamberimiz
sözlerine şöyle devam etti:
'Kişi, dinarından, dirheminden (altın ve
gümüş para), giyeceğinden, bir ölçek buğdayından,
bir ölçek hurmasından yardımda bulunsun.
Elinde hiçbir şeyi bulunmayan, yarım
hurmayla da olsa mutlaka bir bağışta bulunmaya
gayret etsin!' Peygamberimizin bu sözlerinden sonra
Medineli bir Müslüman neredeyse taşıyamayacağı kadar ağır bir bohçayla geldi, Peygamberimizin önüne yığdı. Sonra
herkes peşi sıra onu takip etti. Herkes bir şey getirmeye
çabalıyordu. Öylesine ki, biraz sonra giyecek ve yiyeceklerden
bir yığın meydana geldi.
Peygamberimiz son derece sevinçliydi. Yüzüne baktım, sanki yaldızlanmış gibi parlıyordu. Şöyle buyurdu:
'İslam'da kim ki hayırlı bir yol açarsa, ona bu hayrın sevabı ile kendisinden sonra bu sevabı işleyenlerin mükafatı eksiksizce verilir. Kim ki kötü bir yol açarsa, ona bunun günahı ile kendinden sonra onu işleyenlerin günahı aynen verilir. Ve onların günahından hiçbir şey eksilmez.'"
BİR YANDA AÇLIK VE SINIRSIZ TÜKETİM...
Yeryüzüne hakim olan bağnazlık, aymazlık ve savaşlar; lüks ve israf bize bu mirası getirdi. Bir tarafta yiyecek bulamadığı için eti kemiğine yapışmış Afrikalı aç çocuklar, öte tarafta sınırsız ve anlamsız bir tüketim… Ne dersiniz, aç kalan, mama bulamadığı için kıvranan veya ilaç bulamadığı için hayatını kaybeden her çocuğun günahından bizim hissemize düşeni kaldırabilecek durumda mıyız?
BİR AYET
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.
(Bakara 183)
BİR HADİS
"Kardeşine güler yüz göstermen sadakadır. İyiliği emredip, kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybetmiş kimseye yol göstermen sadakadır"
(Tirmizi)
SORU - CEVAP
Kabir azabı var mıdır?
İslam inancına göre kabir azabı vardır. Bazı ayetler buna işaret eder. Sahih hadisler
de bunu açıklar (İbrahim Suresi 27; Mümin Suresi 46). Peygamberimiz, "Kabir, cennet
bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur" buyurmuştur.
Ramazan orucunu tutamayacaklar, her gün için ne kadar
bedel ödeyecekler?
Bu yıl oruç tutamayacak olanların ödeyeceği bir günlük bedel
bir kişinin bir günlük doyumu kadardır. Diyanet İşleri Başkanlığı
bu yılki fitre ve fidye bedelini 40 TL (kırk TL ) olarak belirledi.
Bunun altında ödemek doğru olmaz. Ama daha üstü verilebilir.
Yani üst sınırı yoktur. Sadaka-i fıtır da aynı miktardır.
Gebe olan bir kadın oruç tutabilir
mi?
Gebe olan bir kadın doktoruna danışmalıdır.
Bu konuda inancınız hakkında bilgisi olan bir doktorun beyanı bizim
için esastır. Ancak bu hususta sizin de kararınız ve durumunuz önemlidir.