Mehmet Akif Ersoy, "Çanakkale Sehitlerine" adli siirinde bir nesilden bahsediyor. Ona da
"Asim'in Nesli" diyor. Bu nesil, Akif
için örnek nesildir. Bayragi tasiyacak onurlu bir nesildir. Gözünü budaktan sakinmayan, gerektiginde canini ortaya koyacak bir nesildir. Merhum sair söyle der:
"Asim'in nesli diyordum ya, nesilmis gerçek / Iste çignetmedi
namusunu, çignetmeyecek." Asim hayali bir nesil degil. Islam tarihinde her
görev düstügünde, her ihtiyaç duyuldugunda sancak ve bayragini ele alip yürüyen bir gençligin
adidir.
Islam tarihinde iki Asim vardir ki; Mehmet Akif'in idealize ettigi Asim'i hatirlatir. Bu iki Asim'i yakindan taniyalim:
Reci sehidi Asim
Hz. Peygamber, Medine'ye göç ettikten
sonra orada bugünkü anlamda ilk üniversiteyi, Suffa'yi kurar. Buraya bekâr Müslümanlari
ve gençleri alip yetistirir. Hem Kur'an ezberletir hem de dini ilimleri ögretir.
Islam'in Medine'den çikis yapip bütün dünyaya yayildigi günlerdir. Mekke yakinindan gelen bir heyet, Hz. Peygamber'e basvurup kendilerine Islam'i ögretecek bir ögretmenler grubu isterler. Hz. Peygamber de bunlarin iyi niyetlerine güvenerek seçkin sahabilerden 10 kisi hazirlatip gönderir. Gidenlerin niyeti Islam'i ögretmektir. Onun için günlük kiyafetleriyle ve silahsiz olarak yola çikarlar.
Nihayet Mekke yakinlarindaki Reci kuyusuna geldiklerinde 100 kisilik Lihyaogullari askeri grubu tarafindan kusatilirlar. Ortada bir ihanet vardir. Ve bu 10 kisilik ögretmen grubu tuzaga düsürülür. Lihyaogullari onlari esir edip Mekkelilere satacaklardir. Onlar da iskenceyle ögretmenleri sehit edeceklerdir. 10 kisilik gruptan 7'si çarpismaya karar verir ve sehit olur. Diger 3 kisiden 2'si Mekke'ye götürülüp idam edilir. 1 kisi ise yolda sehit edilir.
Bu 10 kisiden biri de
Asim bin Sabit isimli sahabiydi. Cesur bir savasçi ve hafizdi. Iyi
bir ögretmen, gönüllü bir mücahitti.
Mekkeliler Asim'a düsmanlardi ve onun kafatasindan sarap içmeye ant içmislerdi.
Asim da bunu biliyordu. Düsmanla savasmadan önce söyle dua etti:
"Allah'im, birazdan sehit olacagim. Senden
arzum ve duam: Bu müsriklerin kafami kesip ondan sarap içmelerine
müsaade etme! Yoksa ölümden hiç korkmuyorum."
Asim'da hançer vardi ve birkaç kisiyi bertaraf ettikten sonra sehit oldu. Onu öldürenler, kafasini koparmak için ellerindeki kiliçlarla yaklasinca birdenbire kalabalik bir ari grubu Asim'in üzerinde uçusmaya basladilar. Binlerce ari, Hz. Asim'i bir nevi ablukaya alip kimseyi yanastirmadi. Müsrikler, Hz. Asim'in cesedine yaklasamadilar. Zira her yanastiklarinda arilar onlara saldiriyordu. Putperestler çözüm olarak geceyi beklemeye karar verdiler. Gece çökünce arilar kayboldu ama müthis bir yagmur ile birkaç dakika içinde beliren bir sel, Hz. Asim'i sürükleyip götürdü. Çok aradilar ama Hz. Asim'i bulamadilar. Cesedi kaybolmustu. Böylece Rabbimiz, Hz. Asim'in "Rabbim, kafatasimdan sarap içemesinler" duasini kabul etmisti.
Hz. Asim, Islam tarihinde
"hamiyyuddebr", yani "arilarin korudugu sahabi"
sifatiyla tanindi.
Mehmet Akif'in düsündügü cesur, kararli mümin ve sehit sifatina ne kadar uygun bir kisi Hz. Asim bin Sabit ve onun nesli. Çignetmedi, çignetmeyecek.
Ömer bin Abdülaziz'in dedesi Asim
Islam tarihinde merhum Mehmet Akif'in,
iman dünyasini kusatan ikinci Asim ve Asim'in nesli ise sudur:
Emevi döneminin en adil halifesi olan
Ömer bin Abdülaziz, ikinci
Halife Hz. Ömer'in torunudur.
Torunu, dedesine benzer. Her açidan Ömer bin Abdülaziz'in dedesini tanirsak Asim'in neslinin kaynagini da ögrenmis oluruz.
Hz. Ömer ile süte su katmayan kiz çocugunu bilir misiniz. Hatirlayalim... Hz. Ömer, halife oldugu yillarda çogu kez gecenin geç saatlerinde mahalleleri denetler, insanlardan sikintisi olanin sikintisini giderirdi. Yine o gecelerden birinde Medine'de teftiste bulunurken bir evden yükselen bir konusmaya sahit olur. Bir anne, develerden süt sagmis kizina sesleniyordu:
"Kizim, sabah satacagimiz süte su kattin mi?"
Anne sütü çogaltmak istiyordu. Daha çok kazanmak için. Kiz çocugu, annesine cevap verdi:
"Annecigim, Halife Ömer bugün bir kanun çikardi.
Süte su katilmasinin yasaklandigini
duyurdu. 'Bizi aldatan bizden degildir'
dedi. Süte artik su katamayiz." Anne, kizina cevap verdi:
"A akilsiz kizim! Halife Ömer simdi misil misil uyuyor.
Benim süte su kattigimi nereden
bilecek."
Kiz çocugu cevap verdi annesine: "Anne,
Ömer uyuyor da ya Ömer'in Rabbi
Allah uyur mu? O görmüyor mu?" Ve kiz, süte su katmaz.
Disaridaki halife bu konusmayi duyar. Evi iyice hafizasina kazir. Sabahleyin de yanina bekâr olan oglu Asim'i alip kapiya gider. Kapiyi çalar. Disari çikan kadina ve kizina dönerek, geceki konusmayi tekrar eder. Bu konusmaya sahit oldugunu söyler. Kadin tedirgin olur. Ancak Hz. Ömer oraya gelis niyetini söyle söyler:
"Aksam senin kizinin cevabini
duydum. Çok memnun
kaldim. Iste bu benim
oglum Asim. Elinin emegiyle
geçinir. Senin kizin, oglumu begenirse
kizini ogluma istemeye geldim."
Kadin son derece memnun olur. Kizina dönüp
"Ne dersin" diye sorar. Kizi da "Kabul ediyorum"
deyince nikâhlari kiyilir. Bu evlilikten Leyla isimli bir kiz dogar. Bu kiz büyüyüp evlenince ondan iste Emevi halifesi olan
Ömer bin Abdülaziz dünyaya gelir. Islam tarihine "Ikinci Ömer"
adiyla giren adil Ömer!
Kim bu Ömer bin Abdülaziz?
Emevilerin el koydugu halka ait bütün arazileri sahiplerine iade eder. Hutbede ve bazi ortamlarda Hz. Ali aleyhinde söylenen bütün sözleri yasaklar. Ehlibeytin büyüklerinden
Muhammed Bakir'a "fedek" olarak bilinen araziyi geri verdirir. Son derece adil olan Ömer bin Abdülaziz, 40 yasindayken zehirlenir, sehit olur. Ölüm yataginda kendisine zehir veren tetikçiyi -köle oldugu için-
"Istemeyerek, emirle yapmistir" diyerek affeder. Azmettirenlere de kisas cezasi uygulamaz. Ceza olarak hazineye para yatirmalari sartiyla canlarini bagislar.
Ömer bin Abdülaziz, büyük bir hadis âlimiydi. Mütevazi yasardi. Onun, valilerine yazdigi mektup çok konusulmustur. Islam'a giren gayrimüslimlerden vergiyi kaldirir. Bunun üzerine Hristiyanlar büyük gruplar halinde Islam'a girer. Elbette ki valilerin de geliri azalir. Valiler, Ömer bin Abdülaziz'e mektup yazarak söyle derler:
"Islam'a girenlerden vergi almayacaginizi bilen Hiristiyanlar, Islam'a
girdiklerini söylüyorlar ama sünnet olmuyorlar. Yani Islam'a girislerinde
samimi degiller."
Ömer bin Abdülaziz, su cevabi verir:
"Hz. Muhammed yeryüzüne hidayeti yaymak
için geldi. Insanlarin sünnetini
kontrol etmek için degil. Müslümanim diyen herkesin Müslümanligini kabul
edeceksiniz!"
Hz. Ömer'in oglu Asim'in torunu olan Ömer
bin Abdülaziz, özlenen Asim neslinin en
güzel örnegidir.
Allah'i bilen, Kitabullahi bilen, Hz. Muhammed'e bagli, vicdani olan, akilla vahyi harmanlayan, namazina bagli, fakiri ve mazlumu kollayan, adil ve hakkaniyet sahibi insanlarla kucaklasan, ürkütmeyen, düzgün ve faydali her yenilige yatkin olan, dik duran, imanindan taviz vermeyen, dinin namusu, vatani, ezani için canini vermekten çekinmeyen bir nesil. Zor günde en önde, bol günde en arkada olan nesil. Dünyalik mevki-makam beklentisi degil, ahiretteki Peygamber komsuluguna hasret bir nesil.
Kisacasi Hz. Resulullah'i, ehlibeyti, Ashab-i Kehf'i, Hz. Ibrahim'i, Hz. Yusuf'u, Fatih Sultan Mehmed'i, Yunus'u, Mevlânâ'yi, Imam-i Azam'i, Imam-i Safii'yi, Imam-i Buhari'yi, Imam-i Maturidi'yi ve Imam-i Esari'yi kendilerine örnek alan nesil. Asim ortada, is onun nesline kalmis.
***
'KESKE SALIM GIBI OLSAM'
Bazi insanlar var ki, hayat tarzlari alisilagelmisin çok ötesindedir. Onlarla yasamamiz zordur, özeldirler. Allah'a bagliliklari ve O'ndan beklentileri diger insanlara benzemez. Bunlardan biri de Hz. Ömer'in torunu
Salim'dir. Gelin Salim'i farkli kilan seye bakalim:
Emevi Halifesi
Süleyman bin Abdülmelik, hacca gider. Tavaf esnasinda
Hz. Ömer'in oglu Abdullah'in oglu Salim'i görür. Salim tavafta elinde eskimis bir ayakkabi,
üzerinde mütevazi bir giysi.
Halife Abdülmelik, Salim'e yaklasip söyle der:
"Salim, benden bir istegin var mi?"
Salim, halifenin bu teklifinden hoslanmaz ve söyle cevap verir:
"Allah'in evinde, ondan baskasina derdimi açmaktan
utanirim. Sen bana nasil böyle bir teklifte bulunursun."
Halife Abdülmelik bu cevaptan rahatsiz olur, ama bir sey demez.
"Tavaf esnasinda bana problemini anlatmamistir"
diye düsünür.
Birazdan tavaf biter ve Abdülmelik yeniden Salim'e yanasir:
"Simdi söyle Salim. Demin tavafta bir sey istemedin.
Simdi Kâbe'nin disindayiz; yapabilecegim bir sey var mi senin
için?"
Salim, Abdülmelik'e "Dünyalik mi,
ahiretlik mi isteyeyim senden?" diye sorar.
Abdülmelik söyle der:
"Ahiretlik seyi ben halledemem. Onu ancak Allah
çözer. Dünyalik iste."
Salim söyle cevap verir: "Ben bu dünyanin
sahibi olan Yüce Rabbimden dünyalik istemedim, dünyanin sahibi
olmayandan mi isteyeyim?"
Abdülmelik susar, gözleri yasarir ve söyle der:
"Mülkün sahibi Abdülmelik olacagima, keske Salim olsaydim."